MAIN PAGE | SOCIETY  | TÜRKÇE
Journal of Health and Nursing Management: 10 (3)
Volume: 10  Issue: 3 - 2023
Hide Abstracts | << Back
1.Cover

Page I

2.Advisory Board

Pages II - III

3.Contents

Pages IV - V

4.Editorial

Pages VI - VII

RESEARCH ARTICLE
5.Determining Stress and Performance Levels of Academics: A Cross-Sectional Study
Gülşen Ulaş Karaahmetoğlu, Zeynep Arabacı
doi: 10.54304/SHYD.2023.65707  Pages 293 - 300
Amaç: Çalışma, akademisyenlerin stres ve performans düzeylerini belirlemeyi ve tanıtıcı özellikleri ile stres ve performans düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelemeyi amaçladı.
Yöntem: Tanımlayıcı tipteki araştırma, 315 öğretim elemanı ile gerçekleştirildi ve veriler “Tanıtıcı Bilgi Formu, Stres Değerlendirme Ölçeği ve Performans Değerlendirme Ölçeği” ile toplandı.
Bulgular: Akademisyenlerin, stres puanları orta düzeyde 32,24 (SS=7,26) bulundu. Kurum odaklı performans puanlarının 16,99 (SS=2,00), takım çalışması odaklı performans puanlarının 21,44 (SS=3,10) ve toplam performans puanlarının 38,44 (SS=4.61) olduğunu belirlendi.
Sonuç: Akademisyenlerin, görevindeki yükselmenin performans düşüşüne neden olduğu ve genç, bekâr, çocuğu olmayan, işiyle ilgili olumsuzlukları olan, düzenli beslenmeyen, kronik hastalığı olan, düzenli ilaç ve alkol kullananların stres düzeyinin daha yüksek olduğu sonucuna varıldı.
Aim: The study aimed to assess stress and performance levels in academics and examine the correlation between their descriptive characteristics with stress and performance levels.
Method: We conducted a descriptive study with 315 academics and collected the data via a descriptive survey form, the Stress Evaluation Scale and the Performance Evaluation Scale.
Results: The stress scores of the academics were found to be moderate 32.24 (SD=7.26). It was determined that institution-oriented performance scores were 16.99 (SD=2.00), teamwork-oriented performance scores were 21.44 (SD=3.10), and total performance scores were 38.44 (SD=4.61).
Conclusion: It was concluded that the increase in academic positions caused a decrease in performance, and that the stress level of academics was higher among those who were young, single, childless, had negative work-related issues, did not eat regularly, had chronic diseases, and used drugs and alcohol regularly.

6.The Factors Affecting the Academic Self-Efficacy Levels of Nursing Students
Selda Yüzer Alsaç, Gülay Öztaş
doi: 10.54304/SHYD.2023.55477  Pages 301 - 309
Amaç: Bu araştırma, hemşirelik öğrencilerinin akademik öz yeterlilik düzeylerini ve etkileyen etmenleri belirlemek amacıyla yapılmıştır.
Yöntem: Tanımlayıcı tipte olan bu araştırma bir kamu üniversitesinde 2020-2021 eğitim öğretim yılında sağlık bilimleri fakültesi hemşirelik bölümünde öğrenim gören lisans öğrencileri ile yürütülmüştür. Araştırmanın evrenini 467 hemşirelik öğrencisi oluşturmuştur. Çalışmada, örneklem seçim yöntemi kullanılmamış, gönüllü tüm öğrencilerin katılımına olanak sağlanmıştır. Veriler çevrim içi ortamda toplanmıştır. Veri toplama aracını eksiksiz dolduran 362 hemşirelik öğrencisiyle araştırma tamamlanmıştır. Veriler, “Tanıtıcı Bilgi Formu, Akademik Öz Yeterlilik Ölçeği” kullanılarak toplanmıştır. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler, bağımsız gruplarda t testi, tek yönlü ANOVA testleri kullanılmıştır.
Bulgular: Araştırmaya katılan öğrencilerin %82,6’sı kadın, %37’si ikinci sınıf ve yaş ortalamalarının 20,91 (SS=1,62) olduğu belirlenmiştir. Öğrencilerin akademik öz yeterlilik puan ortalamaları 60,30 (SS=14,33) olarak saptanmıştır. Araştırmada, birinci ve son sınıftaki öğrencilerin akademik öz yeterlik düzeyleri diğer öğrencilere göre daha yüksek ve aradaki farkın istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı olduğu belirlenmiştir (p<0,001). Yurtta kalan öğrenciler ile bilimsel programlara katılan öğrencilerin akademik öz yeterlik puan ortalaması, diğer gruplara göre daha yüksek ve aradaki farkın istatistiksel olarak anlamlı düzeyde olduğu saptanmıştır (p<0,05).
Sonuç: Hemşirelik öğrencilerinin akademik öz yeterlilik puan ortalamaları orta düzeyde bulunmuştur. Öğrencinin sınıfı, yaşadığı yer, bilimsel programlara katılma ve serbest zaman etkinlikleri akademik öz yeterliliği etkileyen etmenler olarak saptanmıştır.
Aim: This study was conducted to determine the factors affecting the academic self-efficacy levels of nursing students.
Method: This descriptive study was conducted with undergraduate students studying at the Nursing Department of the Faculty of Health Sciences in a public university in the 2020-2021 academic year. The population of the study consisted of 467 undergraduate nursing students. The sample selection method was not used, and all volunteer students were allowed to participate. Data was collected online. The research was completed with 362 nursing students who filled out the data collection tool completely. Data were collected using the Introductory Information Form and the Academic Self-efficacy Scale. Descriptive statistics, independent groups t test, one way ANOVA tests were used in the analysis of the data.
Results: It was determined that 82.6% of the student participated in the study were female, 37.0% were second grade and the mean age of students was 20.91 (SD=1.62). Students’ academic self-efficacy mean scores were determined as 60.30±14.33. In the study, the academic self-efficacy levels of the first and last year students were found to be higher than the other students, and the difference was statistically significant (p<0.001). It was determined that the academic self-efficacy score average of the students staying in the dormitory and the students participating in the scientific programs was higher than the other groups, and the difference was statistically significant (p<0.05).
Conclusion: Nursing students’ academic self-efficacy mean scores were found to be at a medium level. The student's class, place of residence, participation in scientific programs and leisure time activities are factors that affect academic self-efficacy.

7.The Relationship Between Emotional Intelligence and Personal and Social Responsibilities of Nursing Students
Betül Bayrak, Aleyna Çelik, Meryem Sevinç, Beyza Alev
doi: 10.54304/SHYD.2023.57475  Pages 310 - 318
Amaç: Çalışmada, hemşirelik öğrencilerinin duygusal zeka düzeyleri ile bireysel ve sosyal sorumlulukları arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır.
Yöntem: Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı tipteki araştırma, 15 Ekim- 15 Kasım 2022 tarih aralığında, bir üniversitenin hemşirelik bölümünde öğrenim gören (N=475) öğrencilerden, örneklem seçilmeksizin araştırmaya katılmayı kabul eden 303 öğrenci ile yürütülmüştür. Verilerin toplanmasında “Kişisel Bilgi Formu”, “Duygusal zeka ölçeği (TEIQue-SF)” ve “Bireysel ve Sosyal Sorumluluk Ölçeği” kullanılmıştır. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler, bağımsız gruplarda t-testi ve tek yönlü ANOVA, Kruskal Wallis ve Mann Whitney U, Spearman kolerasyon testleri kullanılmıştır.
Bulgular: Öğrencilerin duygusal zeka puan ortalaması 78,4 (SS=11,6), bireysel ve sosyal sorumluluk puan ortalaması 62,8 (SS=9,9) olup aralarında olumlu yönde orta düzeyde anlamlı ilişki bulunmuştur (r=0,344; p<0,001). Öğrencilerin kardeş sayısı, bölümünden memnun olma ve hemşireliği seçme nedeni ile duygusal zeka puanları arasında; anne eğitim düzeyi, bölümünden memnun olma ve hemşireliği seçme nedeni ile bireysel ve sosyal sorumluluk puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklar olduğu saptanmıştır (p<0,05).
Sonuç: Çalışmada hemşirelik öğrencilerinin duygusal zekalarının iyi, bireysel ve sosyal sorumluluklarının da yüksek düzeyde olduğu ve birbiriyle ilişki olduğu sonucuna varılmıştır. Hemşirelik eğitimi programlarında duygusal zekayı ve sorumluluk düzeyini geliştirmeye yönelik eğitim stratejilerinin belirlenmesi önerilir.
Aim: It is aimed to examine the relationship between emotional intelligence levels and personal and social responsibilities in nursing students.
Method: The descriptive and relationship-seeking study was conducted with 303 students (N=475) studying in the first, second, third and fourth grades of a university's nursing department between October 15 and November 15, 2022 and who agreed to participate in the research without choosing a sample. "Personal Information Form", "Emotional Intelligence Scale (TEIQue-SF)" and "Personal and Social Responsibility Scale" were used to collect data. Descriptive statistics, independent groups t-test and one-way ANOVA, Kruskal Wallis and Mann Whitney U, spearman correlation tests were used in the analysis of the data.
Results: The students' emotional intelligence mean scores were 78.4 (SD=11.6), and their personal and social responsibility mean scores were 62.8 (SD=9.9), and a moderately significant positive correlation was found between them (r=0.344; p<0,001). It was determined that a statistically significant difference the number of siblings of the students, their satisfaction with the nursing department, and their preference for nursing were among the mean scores of emotional intelligence; between the mean of personal and social responsibility scores due to mother education level, satisfaction with the nursing department, and preference for nursing (p<0.05).
Conclusion: It has been concluded that the emotional intelligence of the nursing students participating in the study is at a good level, their personal and social responsibilities are at a high level, and there is a relationship between them. It is recommended to determine educational strategies to improve the level of responsibility and emotional intelligence.

8.Evaluation of The Fear of COVID-19 and Professional Professionalism of Intensive Care Nurses
Kenan Gümüş, Ali Başgün, Gülden Küçükakça Çelik
doi: 10.54304/SHYD.2023.38258  Pages 319 - 326
Amaç: Bu araştırmada, yoğun bakım ünitesinde (YBÜ) çalışan hemşirelerin COVID-19 korkusu ve mesleki profesyonellik tutumlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Yöntem: Tanımlayıcı nitelikteki bu çalışma, Türkiye’nin birçok bölgesinde çalışan toplam 248 hemşire ile yürütülmüştür. Çalışma verileri, hemşire tanıtıcı bilgi formu, “COVID-19 Korku Ölçeği ve Meslekte Profesyonel Tutum Envanteri (MPTE)” kullanılarak toplanmıştır. Araştırma verilerinin analizinde bağımsız gruplarda t testi, tek yönlü ANOVA ve Pearson korelasyon testlerinden yararlanılmıştır.
Bulgular: YBÜ hemşirelerinde orta düzeyde belirlenen COVID-19 korkusu ile iyi düzeyde belirlenen MPTE arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (p>0.05). Hemşirelerin korku düzeyi üzerinde etkili olan etmenler arasında; kadın cinsiyet, ikinci basamak yoğun bakım ünitesinde çalışma, COVID-19 hastalarının bakımına yönelik bilgi sahibi olmama ve virüsü yakınlarına bulaştırma endişesi yer almıştır. Mesleki profesyonellik tutumlarının yordayıcıları ise hasta bakımı ve koruyucu ekipmana yönelik eğitim alma ile COVID-19 tanısı konulmuş olma olarak belirlenmiştir.
Sonuç: Hemşirelerde COVID-19 korkusunun mesleki profesyonellik tutumu ile ilişkili olmadığı, ancak tanımlayıcı bazı özelliklerin değerlendirilen bu bağımlı değişkenler üzerinde etkili olabileceği belirlenmiştir.
Aim: In this study, it was aimed to evaluate the fear of COVID-19 and professional professionalism attitudes of nurses working in the Intensive Care Unit (ICU).
Method: This descriptive study was conducted with a total of 248 nurses working in many regions of Turkey. Study data were collected using the nurse descriptive information form, the COVID-19 Fear Scale, and the Professional Attitude Inventory at Occupation (PAIO). Independent samples t test, one way ANOVA and Pearson correlation tests were used in the analysis of the research data.
Results: There was no statistically significant correlation between moderate fear of COVID-19 and good MPTE in ICU nurses (p>0.05). Among the factors affecting the fear level of nurses were female gender, working in the secondary intensive care unit, lack of knowledge about the care of COVID-19 patients, and the concern of transmitting the virus to their relatives. The predictors of occupational professionalism attitudes were being diagnosed with COVID-19 by receiving training on patient care and protective equipment.
Conclusion: It was determined that the fear of COVID-19 in nurses was not associated with professional professionalism, but some descriptive features could be effective on these evaluated parameters.

9.Evaluation of Working Conditions of Nurses During the COVID-19 Pandemic and Recommendations
Elif Kılıç Güner, Çiğdem Torun Kılıç, Havva Öztürk
doi: 10.54304/SHYD.2023.37640  Pages 327 - 337
Amaç: COVID-19 küresel salgın sürecinde hemşirelerin çalışma koşullarının ve önerilerinin değerlendirilmesidir.
Yöntem: Kesitsel tanımlayıcı nitelikteki araştırma, bir üniversite hastanesindeki 199 hemşire ile yürütülmüştür. Veriler, araştırmacılar tarafından hazırlanan anket formu kullanılarak yüz yüze görüşme yöntemiyle Mayıs-Aralık 2020 tarihlerinde toplanmıştır.
Bulgular: Hemşirelerin %94’ü kadın, %60’ı evli ve mesleki deneyimleri ortalama 13,30±7,91'dir. Hemşirelerin %38’i COVID-19 küresel salgınında farklı servislere görevlendirilmiş, %49,2’si vardiyada 8 saat üstü, %23,6’sı haftalık 40 saat üstü, %50,3’ü bir vardiyada 2-3 hemşire ile çalışmış, %36,7’si vardiyada 10 ve üzeri hasta bakmış, %33,2’si hasta odasına 16 kez ve üstü girmiştir. Bu bulgular, servislere göre anlamlı fark göstermiştir (p<0,05). Hemşirelerin %89,9’u uygun çalışma koşullarının sağlanmadığını, %88,9’u yeterli dinlenme sürelerinin olmadığını, %89,4’ü kliniklerde deneyimli hemşirelerin görevlendirilmediğini, %86,4’ü yönetim desteğinin ve %78,9’u hemşire sayısının eksik olduğunu bildirmiştir.
Sonuç: Beşte ikisi küresel salgında COVID-19 tanılı hastaya bakım veren hemşirelerin, çalışma sürelerinin arttığı ve yönetsel desteklerinin yetersiz kaldığı saptanmıştır. Hemşireler, personel sayısının artırılmasını, kısa ve esnek çalışma saatleri ile çalışma koşullarının iyileştirilmesini, ayrıca salgına özel eğitimlerin sağlanmasını önermişlerdir.
Aim: Evaluation of the working conditions and recommendations of nurses during the COVID-19 pandemic period.
Method: The cross-sectional, descriptive study was conducted with 199 nurses in a university hospital. Data were collected in May-December 2020 by face-to-face interview method using a questionnaire form prepared by the researchers.
Results: 94% of the nurses were women, 60% were married, and their professional experience was 13.30±7.91 on average. Of the nurses, 38% of whom were assigned to different services during the pandemic, 49.2% worked more than 8 hours in a shift, 23.6% worked more than 40 hours a week, 50.3% worked with 2-3 nurses in a shift, 36%, 7 of them looked at 10 or more patients in a shift, 33.2% of them entered the patient's room 16 times or more. These findings showed a significant difference according to the wards (p<0.05). 89.9% of the nurses are not provided with suitable working conditions, 88.9% are not enough rest periods, 89.4% are not assigned experienced nurses in the clinics, 86.4% are management support and 78.9% are nurses. reported that the number was insufficient.
Conclusion: Two-fifths of nurses caring for patients diagnosed with COVID-19 during the global pandemic say that their working hours increased and they did not get enough support from the management. As a solution, the nurses suggested increasing the number of staff, improving working conditions with short and flexible working hours, and providing special training related to the pandemic.

10.Relationships Between Fear of COVID-19, Use of Emotional Labor and Turnover Intention: The Case of Family Physicians
Ferda Alper Ay, Edanur Hayta, Sidal Akçay
doi: 10.54304/SHYD.2023.70894  Pages 338 - 349
Amaç: Bu çalışmanın amacı, aile hekimlerinin COVID-19 sürecinde duygusal emek kullanım düzeylerini incelemek ve COVID-19 korkusu, duygusal emek kullanımı ve işten ayrılma niyeti arasındaki ilişkileri belirlemektir.
Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel türde olan bu araştırmanın örneklemini 30.10.2021-30.11.2021 tarihleri arasında Trabzon il merkezindeki aile sağlığı merkezlerinde görev yapan 186 aile hekimi oluşturmuştur. Araştırmanın verileri; tanıtıcı bilgi formu, “COVID-19 Korkusu, Duygusal Emek ve İşten Ayrılma Niyeti Ölçeği” kullanılarak toplanmıştır. Verilerin analizinde Pearson korelasyon ve regresyon analizi kullanılmıştır.
Bulgular: Araştırma bulgularında, aile hekimlerinin duygusal emek kullanımı (Ort=2,61, SS=0,56) orta, COVID-19 korkusu (Ort=2,31,SS=0,78) ve işten ayrılma niyeti düzeyleri (Ort=2,36, SS=1,34) düşük düzeyde bulunmuştur. Aile hekimlerinin küresel salgın sürecinde hastalara hizmet sunarken "doğal duyguları" (Ort=4,22,SS=0,68) daha çok kullanma eğiliminde oldukları belirlenmiştir. COVID-19 korkusunun yüzeysel rol yapma ve derinden davranışı olumlu yönde etkilerken, doğal duyguları olumsuz etkilediği belirlenmiştir. İşten ayrılma niyeti ile COVID-19 korkusu ve duygusal emek arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır.
Sonuç: Duygusal emeğin yüksek olması, sağlık çalışanlarının daha çok yıpranmasına neden olmakta ve bu hizmet sunumunda hasta ve hasta yakınları ile olan etkileşimlerine duygusal açıdan yansıyabilmektedir. Sağlık çalışanlarının gereksinim ve beklentilerini karşılamaya yönelik iyileştirmeler, hizmet sunum kalitesine önemli ölçüde katkıda bulunabilmektedir. Bu süreçte kurumun gereksinimine yönelik aile hekimlerinden geri bildirim alınarak, gerekli iyileştirmelerin yapılması, salgın hastalıklarla mücadelede önemli gelişmeler sağlayabilir.
Aim: This study aims to examine the level of emotional labor use by family physicians during the COVID-19 process and to determine the relationships between fear of COVID-19, use of emotional labor, and turnover intention.
Method: The sample of the study consisted of 186 family physicians working in family health centers in Trabzon city center between 30.10.2021 and 30.11.2021. The data of the research were collected using the introductory information form, the fear of COVID-19, the emotional labor, and the intention to quit the job scale. Pearson correlation and regression analysis were used in the analysis of the data.
Results: In the research findings, the use of emotional labor by family physicians (Mean=2,61, SD=0,56) was found to be moderate, while the level of fear of COVID-19 (Mean=2,31, SD=0,78) and intention to leave work (Mean=2,36, SD=1,34), was found to be low. It has been determined that family physicians tend to use "natural emotions" (Mean=4,22, SD=0,68) more while providing services to patients during the pandemic process. It has been determined that fear of COVID-19 positively affects surface acting and deep acting, while negatively affecting natural emotions. No significant relationship was found between the intention to leave the job and the fear of COVID-19 and emotional labor.
Conclusion: The high level of emotional labor may cause more wear on health workers, and it may also be reflected in their emotional manifestations in their interactions with patients and their relatives in service delivery. Improvements to meet health professionals' needs and expectations can significantly contribute to service delivery quality. Receiving feedback from family physicians for the needs of the institution in this process and taking the necessary measures can provide significant improvements in the fight against possible epidemics.

11.The Effect of Managers’ Crisis Management Skills on the Secondary Traumatic Stress Levels of Nurses in the COVID-19 Pandemic
Çiğdem Torun Kılıç, Oya Çelebi Çakıroğlu, Aysel Özsaban, Havva Öztürk
doi: 10.54304/SHYD.2023.93764  Pages 350 - 357
Amaç: Bu çalışma, yöneticilerinin kriz yönetimi becerilerinin hemşirelerin ikincil travmatik stres düzeylerine etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır.
Yöntem: Bu kesitsel araştırma bir üniversite hastanesinde çalışan 203 hemşire ile yapılmıştır. Veriler, “Bilgi Formu, Kriz Yönetim Becerileri Ölçeği ve İkincil Travmatik Stres Ölçeği” kullanılarak toplanmıştır. Raporlama, kesitsel çalışmalar için STROBE kontrol listesiyle tutarlıdır.
Bulgular: Hemşirelere göre Kriz Yönetim Becerileri Ölçeği toplam puan ortalaması 3,11 ± 0,86, İkincil Travmatik Stres Ölçeği toplam puan ortalaması 2,77 (SS=0,74) idi. Ölçek puanları arasında zayıf, anlamlı bir negatif korelasyon vardı (r= -0,202, p<0,01). Üniversite hastanesinde çalışma yılı (β1=0,231; p<0,05), yoğun bakımda çalışma (β1=0,164; p<0,01), COVID-19 tanılı hastaya bakım verme (β1=0,207; p<0,01) ikincil travmatik stres puanlarını pozitif yönde etkilerken, yöneticilerinin kriz yönetimi becerileri (β1=-0.186; p<0,01) ikincil travmatik stres puanlarını istatistiksel olarak negatif yönde etkiledi (F=2.913, p<0,001, R2=0.222, Düzeltilmiş) R2=0,146).
Sonuç: Yöneticileri krizleri etkin yönetebildiklerinde, hemşirelerin ikincil travmatik stres düzeyleri azalmış, ancak bu durum üniversite hastanesinde daha uzun süre çalışma ve COVID-19 hastalarına bakım verme durumundan olumsuz etkilenmiştir.
Aim: This study aimed to determine the effect of their managers’ crisis management skills on the secondary traumatic stress levels of nurses.
Method: This cross-sectional study was conducted with the participation of 203 nurses working at a university hospital. The data were collected using the Information Form, Crisis Management Skills Scale, and Secondary Traumatic Stress Scale. Reporting is consistent with the STROBE checklist for cross-sectional studies.
Results: According to the nurses, the total mean score of the Crisis Management Skills Scale was 3.11 (SD=0.86), and the total mean score of the Secondary Traumatic Stress Scale was 2.77 (SD=0.74). There was a weak significant negative correlation between the scores of the scales (r= -0.202, p= 0.004). Among the nurses, length of service in the university hospital (β1=0.231; p=0.030), working in the intensive care unit (β1=0.164; p<0.035), caring for patients with a diagnosis of COVID-19 (β1=0.207; p<0.01) positively affected their secondary traumatic stress scores, but their managers' crisis management skills (β1=-0.186; p<0.01) negatively affected these secondary traumatic stress scores statistically (F=2.913, p<0.001, R2=0.222, Adjusted R2=0.146).
Conclusion: Secondary traumatic stress levels of the nurses decreased when their managers were able to manage the crises effectively, but this situation was negatively affected by working longer in the university hospital and caring for the COVID-19 patients.

12.Compassion Fatigue and Emtional Labor Relationship
Sema Urnek, Aydan Yüceler
doi: 10.54304/SHYD.2023.34392  Pages 358 - 367
Amaç: Araştırmanın amacı, hemşirelerde merhamet yorgunluğu ve duygusal emek ilişkisini belirlemektir.
Yöntem: Araştırma, 493 hemşirenin katılımıyla, iki üniversite hastanesinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmada, katılımcıların kişisel ve mesleki özelliklerini değerlendirmek için anket formu kullanılmıştır. Ayrıca, veriler "Merhamet Yorgunluğu Ölçeği- Kısa Form" ve "Duygusal Emek" ölçeği ile elde edilmiştir. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistiksel yöntemler kullanılmıştır.
Bulgular: Katılımcıların %66,3’ü kadın hemşirelerden oluşmakta olup %62,9’unun lisans eğitim düzeyinde olduğu ve %15,8’inin iç hastalıkları servislerinde çalıştığı belirlenmiştir. Duygusal emek ölçeği toplam puanı (2,11, SS=0,79) ve merhamet yorgunluğu ölçeği toplam puanı (2,41, SS=0,81) olarak bulunmuştur. Duygusal emek ve merhamet yorgunluğu arasında pozitif yönde anlamlı zayıf bir ilişki olduğu sonucuna varılmıştır (r= 0,325; p<0,01).
Sonuç: Araştırma sonuçlarına göre, duygusal emek sergileyen hemşirelerin merhamet yorgunluğu yaşadığı belirlenmiştir. Bu bulgular ışığında, hemşirelerin manevi duygularını güçlendirmek ve merhamet yorgunluğunun etkilerini azaltmak için çeşitli önlemler alınması önemli olmaktadır. Bu kapsamda, duygusal emek sergileyen hemşireler için uygun seminer ve konferanslar düzenlenerek, duygusal destek sağlanabilir. Bu tür önlemler, hemşirelerin ruh sağlığını ve iş performansını olumlu yönde etkileyebilmektedir. Hemşirelerin iş stresini azaltmak, duygusal yorgunluğu önlemek ve daha iyi bir iş tatmini elde etmek için manevi duygularını güçlendirebilmeleri büyük önem taşımaktadır.
Aim: The aim of the study is to determine and evaluate the relationship between compassion fatigue And emotional Labor in nurses working in Meram Medical Faculty Hospital and Selcuk Medical Faculty Hospital.
Method: The descriptive and correlational research was conducted with 493 nurses working at Meram Medical Faculty Hospital and Selcuk Medical Faculty Hospital. In the research, a questionnaire about personal and professional characteristics, “Compassion Fatigue Scale-Short Form” and “Emotional Labor” scale were used. Descriptive statistical analyzes were used to analyze the data.
Results: It was determined that 66.3% of the nurses participating in the study were women, 62.9% had a bachelor's degree and 15.8% worked in internal services. Emotional labor scale total (2.11, SD=0.79) and compassion fatigue scale total score (2.41, SD=0.81) were found. It was concluded that there was a weak positive correlation between emotional labor and compassion fatigue (r= 0.325; p<0.01).
Conclusion: According to the results of the research, it was determined that the nurses who exhibited emotional labor experienced compassion fatigue. In the light of these findings, it is important to take various measures to strengthen the spiritual feelings of the nurses in this group and to reduce the effects of compassion fatigue. In this context, emotional support can be provided by organizing appropriate seminars and conferences for nurses who exhibit emotional labor. Such measures can positively affect nurses' mental health and job performance. It is of great importance that nurses can strengthen their spiritual feelings in order to reduce work stress, prevent emotional fatigue and achieve better job satisfaction.

13.Determining the Relationship Between the Perceived Stress Level of Nurses and the Quality of Work Life
Mücahit Karaman, Büşra Altınel
doi: 10.54304/SHYD.2023.54037  Pages 368 - 377
Amaç: Bu çalışma; hemşirelerin algılanan stres düzeyi ile hemşirelik iş yaşamı kalitesi arasındaki ilişkinin belirlenmesi amacıyla tanımlayıcı ilişki arayıcı tasarımda yapılmıştır.
Yöntem: Bir üniversite hastanesinde çalışan 280 hemşire ile çalışma yürütülmüştür. Veriler araştırmacı tarafından yüzyüze anket yöntemi ile Kasım - Aralık 2021 tarihleri arasında Kişisel Bilgi Formu, Algılanan Stres Düzeyi Ölçeği ve Hemşirelik İş Yaşamı Kalitesi Ölçeği ile toplanmıştır. Verilerin analizinde bağımsız gruplarda t testi, tek yönlü varyans analizi, Mann Whitney-U testi, Kruskal Wallis ve Pearson Korelasyon analizi kullanılmıştır.
Bulgular: Araştırmanın sonuçlarına göre; Algılanan Stres Ölçeği puan ortalaması 32,26 (SS=7,99), Hemşirelik İş Yaşamı Kalitesi Ölçeği puan ortalaması ise 103,61 (SS=12,75)’tir. Hemşirelerin Algılanan Stres Ölçeği puan ortalaması ile Hemşirelik İş Yasamı Kalitesi Ölçeği toplam ve yöneticilerle ilişkiler, iş algısı alt boyut puan ortalamaları ile negatif yönde zayıf düzeyde, Hemşirelik İş Yasamı Kalitesi Ölçeği iş koşulları alt boyutu ile negatif yönde zayıf kuvvetli ilişki olduğu belirlenmiştir (p<0,05).
Sonuç: Çalışmaya katılan hemşirelerin stres ve iş yaşamı kalitesi düzeylerinin orta olduğu tespit edilmiştir. Hemşirelerin algılanan stres düzeylerini iş yaşamı kalitesi, çalışma şartları ve sosyo-demografik özellikler etkilemektedir. Bu çalışmanın sonuçları ışığında hemşirelerin iş yaşamı kalitesi düzeylerini iyileştirerek algılanan stres düzeyini düşürmeye yönelik çalışmaların planlanması önerilmektedir.
Aim: This study; The aim of determining the relationship between the given stress level of perceptions and the structural quality of work life was made in the searcher design.
Method: The study was conducted with 280 nurses working in a university hospital. The data were collected by the researcher with a face-to-face survey method between November and December 2021 with Personal Information Form, Perceived Stress Level Scale and Nursing Work Life Quality Scale. In the analysis of the data, t-test for independent groups, one-way analysis of variance, Mann Whitney-U test, Kruskal Wallis and Pearson correlation analysis were used.
Results: According to the results of the research; The mean score of the Perceived Stress Scale was 32.26 (SD=7.99), and the mean score of the Nursing Quality of Work Life Scale was 103.61 (SD=12.75). Nurses' Perceived Stress Scale mean score and Nursing Work Life Quality Scale total and relations with managers, job perception sub-dimension mean score were negatively weak, and Nursing Work Life Quality Scale work conditions sub-dimension negatively and weakly correlated (p<0.05).
Conclusion: It was determined that the levels of stress and work life quality of the nurses participating in the study were moderate. The perceived stress levels of nurses are affected by the quality of work life, working conditions and socio-demographic characteristics. In the light of the results of this study, it is recommended to plan studies to reduce the perceived stress level by improving the quality of work life of nurses.

14.Scale for Assessment of Nurse Manager Skills: A Scale Development Study
Gülcan Çiftçioğlu Yalçın, Emine Türkmen, Ülkü Baykal
doi: 10.54304/SHYD.2023.05902  Pages 378 - 391
Giriş: Hastanelerde olumlu hasta sonuçları ve örgütsel hedeflere ulaşılması açısından yönetici hemşireler çok önemli rol, görev ve sorumluluklar üstlenmiştir. Yönetici hemşirelerin bu rol, görev ve sorumlulukları tam olarak yerine getirebilmesi için gerekli yönetsel becerilere sahip olmaları gerekmekte olup ulusal düzeyde yönetici hemşirelerin becerilerini değerlendirmek amacıyla kullanılan geçerli ve güvenilir bir ölçme aracına ulaşılamamıştır.
Amaç: Bu çalışma, yönetici hemşirelerin yönetsel becerilerinin astları tarafından değerlendirilmesine yönelik bir ölçme aracının geliştirilmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir.
Yöntem: Metodolojik tasarımdaki bu çalışma, çevrimiçi anket yöntemi ile Şubat – Haziran 2022 tarihleri arasında Türkiye’deki çeşitli hastanelerde çalışan 698 hemşire ile yapılmıştır. Veri toplama aracı olarak, araştırmacılar tarafından konuya ilişkin alan yazın incelenerek oluşturulan taslak ölçek formu kullanılmıştır. Araştırmada ölçeğin kapsam ve dil açısından anlaşılırlığı (görünüş) için 10 uzman görüşü alınmış, ölçeğin yapı geçerliliği için AFA ve DFA uygulanmıştır. Güvenirlik için madde analizleri, Cronbach alfa, %27 alt ve üst dilim puan korelasyonu, yarıya bölme yöntemi ve test-tekrar test analizi kullanılmıştır.
Bulgular: Taslak ölçek, 66 maddeden oluşup bir madde dışında 65 maddenin kapsam geçerlik indeksi 0,80-1,00 arasında bulunmuştur. Yapı geçerliliği incelemesi için yapılan açıklayıcı faktör analizinde (AFA) binişiklik veya kuramsal yapıya uymadığı için çıkarılarak yapılan son AFA sonuçlarına göre, üç alt boyutta ve 34 maddeden oluşan ölçeğin toplam varyansın %72,22’i açıkladığı belirlenmiştir. Toplam ölçeğin Cronbach alfa katsayısı 0,99 ve test-tekrar test korelasyon katsayısının 0,78 olduğu saptanmıştır.
Sonuç: Çalışmada, 34 maddeden ve üç alt boyuttan oluşan ölçeğin geçerlilik ve güvenirlik ölçütlerini karşıladığı görülmüştür. Gelecek çalışmalarda yapı geçerliliği çalışmalarının tekrarlanması ve uygulamada kullanılarak sonuçlarının tartışılması yararlı olacaktır.
Background: In hospitals, nurse managers have very important roles, duties and responsibilities in terms of achieving positive patient outcomes and organizational goals. In order for nurse managers to fully fulfill these roles, duties and responsibilities, they must have the necessary managerial skills. There are no valid and reliable tools to assess the skills of nurse managers.
Objective: The aim of this study was to develop a tool (scale) to measure the evaluation of managerial nursing skills by subordinates.
Method: This methodologically designed study was conducted with 698 nurses working in various hospitals in Turkey between February and June 2022 by online survey method. A draft scale form developed by the researchers by reviewing the relevant literature was used as a data collection tool. In the study, 10 expert opinions were taken for the content and face validity of the scale, and EFA and CFA were applied for the construct validity of the scale. For reliability, item analysis, Cronbach's alpha, 27% lower and upper quartile score correlation, halving method and test-retest analysis were used.
Results: In the draft scale consisting of 66 items, the content validity index of 65 items, except for one item, was found to be between 0.80-1.00. In the exploratory factor analysis (EFA) conducted to examine construct validity, it was determined that the scale consisting of three sub-dimensions and 34 items explained 72.22% of the total variance. The Cronbach's alpha coefficient of the total scale was 0.99 and the test-retest correlation coefficient was 0.78.
Conclusion: The scale consisting of 34 items and three sub-dimensions met the validity and reliability criteria. It would be useful to repeat the construct validity studies in future studies and discuss the results by using it in practice.

15.The Relationship Between Neonatal Nurses’ Attitudes, Evidence-Based Practice Leadership Evidence Based Practice Work Environment, and the Involvement of Parents on in Family Centered Care Practices: A Cross-Sectional Study
Selvinaz Albayrak, Zehra Kan Öntürk, Emine Türkmen, Nilgün Göktepe, Sabiha Çağlayan
doi: 10.54304/SHYD.2023.06978  Pages 392 - 404
Amaç: Bu çalışmanın amacı: a) yenidoğan yoğun bakım hemşirelerinin kanıta dayalı uygulamalara yönelik tutumları ile kanıta dayalı uygulama önderliği ve çalışma ortamı algılarının ebeveyn katılımına yönelik tutumları üzerindeki etkilerini incelemek ve (b) hemşirelerin bu tutum ve algılarının ebeveynlerin yenidoğan yoğun bakımda ünitesindeki aile merkezli bakım uygulamalarına katılımı üzerindeki etkilerini incelemektir.
Yöntem: Bu kesitsel çalışma, Türkiye'de 218 yenidoğan yoğun bakım hemşiresi ile çevrimiçi bir anket kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Veriler; tanıtıcı bilgi formu, “Kanıta Dayalı Uygulama Çalışma Ortamı Ölçeği, Kanıta Dayalı Uygulama Liderlik Ölçeği, Kanıta Dayalı Hemşireliğe Yönelik Tutum Anketi, Ebeveyn Katılımı Tutum Ölçeği” ve ebeveyn katılımı doğrudan bakım girişimlerinin sayısı kullanılarak toplanmıştır. Veriler tanımlayıcı istatistikler, Pearson korelasyonu ve çoklu regresyon analizi (backward) ile analiz edilmiştir.
Bulgular: Hemşirelerin ebeveyn katılımına yönelik tutumları kanıta dayalı hemşirelik tutumlarından etkilenmiştir (R2=0,35, Durbin-Watson=2,078, p<0,001). Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi'nde aile merkezli bakım aktiviteleri ile ilgili ebeveyn tarafından uygulanan girişimlerin sayısı EBP ortamından ve yenidoğan yoğun bakım hemşireliği sertifikasyonuna sahip olmaktan etkilenmiştir (R2=0,11, Durbin-Watson=1,972, p<0,001).
Sonuç: Hemşirelerin ebeveyn katılımına yönelik tutumları kendi kanıta dayalı uygulama bilgi ve farkındalıklarından etkilenmektedir. Örgütsel düzeyde kanıta dayalı uygulama çalışma ortamının oluşturulması ve hemşirelere özel eğitim verilmesi ebeveyn katılımlı girişimleri artırmıştır.
Aim:  This study aimed to: a) examine the effects of neonatal intensive care nurses’ attitudes towards evidence-based practices and perceptions of evidence-based practices leadership and work environment on attitudes towards parental participation, and (b) determine the effects of such attitudes and perceptions of nurses on parental involvement in neonatal intensive care unit family center care activities.
Method:   This cross-sectional study was conducted with 218 neonatal intensive care nurses in Turkey using an online questionnaire. The data were collected using the demographic questionnaire, the Evidence-based Practices Work Environment Scale, the Evidence-based Practices Leadership Scale, the Attitude Towards Evidence-Based Nursing Questionnaire, the Parental Participation Attitude Scale, and the number of parental involvement direct care activities. Data were analyzed with descriptive statistics, Pearson correlation, and multiple regression analysis (backward).
Results:  Nurses’ attitudes towards parental participation were affected by evidence-based nursing attitudes (R2=0.35, Durbin-Watson=2.078, p<0.001). The number of parent-delivered interventions related to family center care activities in the neonatal intensive care unit was affected by the evidence-based practices environment and completion of neonatal intensive care unit certification (R2=0.11, Durbin-Watson=1.972, p<0.001).
Conclusions:  Nurses' attitudes towards parental involvement affects by their own evidence-based practices knowledge and awareness. The establishment of an evidence-based practices work environment at the organizational level and the provision of special training for nurses increased parent-delivered interventions.

16.Examination of The Professional Values and Leadership Features of Executive Nurses
Rana Can Özdemir, Meryem Türkan Işık, Çiler Çokan Dönmez
doi: 10.54304/SHYD.2023.07108  Pages 405 - 413
Amaç: Bu çalışmanın amacı, yönetici hemşirelerin mesleki değerleri ile önderlik özellikleri arasındaki ilişkiyi ve etkileyen etmenleri belirlemektir.
Yöntem: Araştırma tanımlayıcı ve kesitsel tipte olup, bir üniversite hastanesinde yönetici pozisyonunda olan 111 hemşire ile gerçekleştirildi. Veri toplama aracı; “Tanıtıcı Bilgi Formu, Hemşirelerin Profesyonel Değerleri Ölçeği, Liderlik Öz-Yeterliği Ölçeğini” içermektedir. Çalışmada verilerin analizinde frekans, yüzde, ortalama, standart sapma, Kruskal Wallis H Test, Ki kare, Mann Whitney U testi kullanıldı.
Bulgular: Hemşirelerin profesyonel değerleri puan ortalaması 124,36 (SS=20.27), Önderlik-öz-yeterliği ölçeği puan ortalaması 120.03 (SS=11.81)’dir. Eğitim düzeyi, yönetimsel konularda özerk karar alma durumu ve alınan kararların hemşireler tarafından desteklenme durumu ile ölçek toplam puanları arasında anlamlı fark bulundu.
Sonuç: Yönetici hemşirelerin profesyonel değerlerinin yüksek düzeyde, etik konulara önem verdikleri bu faktörlerin liderlik özellikleri ile güçlü anlamlı bir ilişki olduğu bulundu.
Aim: This study aims to determine the relationship between the professional values of nurse leaders and their leadership characteristics and the affecting factors.
Method: This study was conducted as a cross-sectional descriptive study to determine the factors affecting the professional values and leadership characteristics of nurses working as administrators in a university hospital. This study was conducted with 111 nurses in managerial positions in a university hospital. Introductory Information Form, Nurses' Professional Values Scale, and Leadership Self-Efficacy Scale were used. Kruskal Wallis H Test, Chi-square, and Mann Whitney U tests were used to analyze the frequency, percentage, mean, and standard deviation.
Results: Nurses' Professional Values Scale total mean score was 124.36 (SD=20.27) whereas the Leadership Self-Efficacy Scale's mean score was 120.03 (SD=11.81). There was a significant difference between education levels, autonomous decision-making status in administrative matters, the support of the nurses' decisions, and the scale's total scores.
Conclusion: In this study, manager nurses' attitudes toward professional values and ethical issues were positive, and their leadership characteristics were strong.

17.Evaluation of the Nursing Day "Thematic Booklets’’ of the International Council of Nurses in The Historical Process
Lütfiye Gökçe, Özüm Erkin, Şafak Dağhan
doi: 10.54304/SHYD.2023.32704  Pages 414 - 426
Giriş: Uluslararası Hemşireler Birliği (ICN), Ocak 1974 yılından başlayarak her yıl belli bir tema (mesaj) ile milyonlarca hemşire için eğitim kitapçığı niteliğinde, kamuoyu ve toplum içinse bilgilendirme materyali olan “Uluslararası Hemşireler Günü Tematik Kitapçığı”nı yayınlamaktadır.
Amaç: Hemşireler günü tema kitapçıklarının tarihsel süreçte içerik analizleri yapılarak, uluslararası düzeyde hemşirelere ve kamuoyuna verilen mesajlar ve tarihsel süreçte hemşirelik rollerinin oluşumu incelenmiştir.
Yöntem: Araştırma tanımlayıcı tipte olup 2002-2022 tematik kitapçıklarının tarihsel süreçte betimsel içerik analiziyle, hemşirelik rolleri, hemşirelere ve kamuoyuna verilen mesajlar incelenmiştir.
Bulgular: Araştırmada 2002-2022 yılları arasındaki 21 tematik kitapçığa erişim sağlanabilmiştir. Kitapçıklar içerik olarak; (1) tema başlığı/yayınlandığı diller, (2) alt başlıkları, (3) kullanılan literatür kaynak sayısı ve dağılımı, (4) içeriğinde ele alınan sağlıkla ilişkili sosyal, politik ve ekonomik değişkenler ve (5) hemşirelere mesajlar, atıf yapılan hemşirelik rolleri ve kurumlara/kamuoyuna yönelik öneriler olarak beş başlıkta incelenmiştir.
Sonuç: Uluslararası Hemşireler Birliği tematik kitapçıklarında ele alınan hemşirelik rolleri; bakım verici, eğitici, araştırıcı, yönetici, karar verici /vaka yönetici, savunucu, kariyer geliştirici, özerk ve sorumluluk sahibi olma, tedavi edici/uzman, danışman, liderlik ve değişim ajanı, iletişim/ koordinatörlük/çevre düzenleyici, rehabilite edici, rahatlatıcı, sosyal belirleyici ve politika yapıcı roller olarak belirlenmiştir. Bu rollerden kariyer geliştirici, rehabilite edici ve rahatlatıcı rollerin 2019 ICN tematik kitapçığında ele alındığı görülürken, karar verici/vaka yöneticisi hemşirelik rolü de 2019 ve sonrasında önem kazanmıştır. Bu doğrultuda ilerleyen çalışmalarda, kariyer geliştirici, rehabilite edici ve rahatlatıcı rollerin geliştirilmesi karar verici/vaka yönetici rolünün öneminin açıklanması önerilebilir.
Introduction: The International Council of Nurses (ICN) has been publishing the "International Nurses Day Thematic Booklet", which is an educational booklet an informational material specific message/theme, every year since January 1974.
Aim: By analyzing the content of the nurses day theme booklets in the historical process, the messages given to nurses and the public at the international level and the formation of nursing roles in the historical process were examined.
Method: The research is descriptive type and the nursing roles and the messages given to the nurses and the public were examined by examining the descriptive content of booklets in the historical process between 2002-2022.
Results: Access to 21 thematic booklets between 2002-2022 were examined under five titles.
Conclusion: Nursing roles discussed in the International Nurses Association thematic booklets and have seen caregiver, educator, researcher, manager, decision maker/case manager, advocate, career developer, autonomous and responsible, therapist/expert, counselor, leadership and change agent, communication/coordinator/environmentalist, rehabilitator, comforter, social determinant and policy maker nursing roles. Among these roles, career enhancing, rehabilitating and comforting roles were seen to be discussed in the 2019 ICN thematic booklet, and the role of decision maker/case manager nursing has gained importance in 2019 and beyond. In future studies in this direction, it may be suggested to develop career-enhancing, rehabilitative and comforting roles and to explain the importance of the decision-maker/case manager role.

REVIEW
18.Policies for the Health of Migrant Children in Europe and Turkey
Zeynep Aközlü
doi: 10.54304/SHYD.2023.19870  Pages 427 - 432
Sağlık hakkı, çeşitli uluslararası anlaşma ve metinlerde yazılı evrensel, temel bir sosyal haktır. Buna karşın göçmen bireylerin sağlık hizmetlerinden yararlanma durumları, göç ettikleri ülkelere göre değişkenlik göstermektedir. Bu sorundan en çok etkilenen gruplardan biri çocuklar olup, çocuklar korunmaya ve özel bakıma gereksinim duyan varlıklar olarak öncelikle korunması gereken grubu oluşturmaktadır. Uluslararası anlaşmalar, göçmen çocukların sağlık hakkını ve sağlık hizmetlerine adil erişimini tanımakta, ancak ülkelerin kısıtlayıcı göç politikaları, sağlık sistemlerindeki güçlükler ve hizmet sağlayıcıların önündeki engeller, göçmen çocukların sağlık bakımına erişmesinde farklılıklar ve zorluklar yaratmaktadır. Günümüzde Avrupa ülkelerinin, sahip oldukları yüksek refah düzeyi nedeniyle göçmenlerin hedefi olduğu belirtilmektedir. Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle göçmenler için hem bir geçiş ülkesi hem de varış ülkesi olabilmektedir. Bu nedenle bu derlemede, Avrupa’da ve Türkiye’de göçmen çocukların sağlığına yönelik politikaların incelenmesi amaçlanmıştır.
The right to health is a universal, fundamental social right written in various international agreements and texts. On the other hand, the use of health services by immigrants varies according to the countries they migrate to. One of the groups most affected by this problem is children. However, children are creatures that need protection and special care. International agreements recognize migrant children's right to health and fair access to health services, but restrictive immigration policies of countries, difficulties in health systems, and barriers to service providers create differences and difficulties in accessing health care for migrant children. Today, it is stated that European countries are the target of immigrants due to their high level of welfare. Due to its geographical location, Turkey is both a transit country and a destination for immigrants. Therefore, in this review, it is aimed at examining the policies for the health of migrant children in Europe and Turkey.

19.Mushroom Management Approach and Nursing
Fatma Demirkaya
doi: 10.54304/SHYD.2023.21704  Pages 433 - 437
Mantar yönetimi, henüz yeni araştırılmaya başlanan, mantarların yetiştirilmesi metaforundan yola çıkılarak tanımlanmakta olan bir yönetim yaklaşımıdır. Mantar yetiştiriciliğinde, mantarlar karanlık bir ortamda, gerektiği kadar ısı ve hava verilerek büyütülmektedir. Tıpkı mantar yetiştiriciliğinde olduğu gibi yöneticilerin çalışanlarına sadece görevlerini gerçekleştirmeleri için gerekli ortamı sağladığı, bunun dışında herhangi bir bilgi paylaşımında bulunmadığı, çalışanlarını mantarlara benzer şekilde karanlık etkisine bırakarak, sadece gereksinim olduğunda bilgilendirdiği bir yönetim yaklaşımıdır. Mantar yönetim biçiminin etkisinde kalan çalışanlarda; örgütsel bağlılık, iş güdülenmesi ve performansta azalma, yönetime güvensizlik, tükenmişlik, iş stresi ve sinizmde artma görülmektedir. Hemşirelik hizmetleri yönetiminde mantar yönetim biçimine ilişkin çalışmaya rastlanmamakla birlikte, kararlara katılımda sorunların olduğu ve performans ölçütlerinin çalışanlarla paylaşılmadığına ilişkin çalışma sonuçlarından yola çıkılarak mantar yönetim biçiminin kullanıldığı öngörülmektedir. Bu derleme çalışmasında amaç, mantar yönetimle ilgili farkındalık oluşturmak ve mantar yönetimin hemşirelik yönetimindeki yerine ilişkin çıkarımlarda bulunmaktır.
Mushroom management is an approach that has just begun to be researched and is defined by the metaphor of growing mushrooms. In mushroom cultivation, mushrooms are grown in a dark environment by giving as much heat and air as necessary. Just like in mushroom cultivation, it is a management approach where managers only provide the necessary environment for their employees to perform their duties, do not share any information other than that, expose their employees to the darkness similar to mushrooms, and inform them only when needed. Organizational commitment, decrease in work motivation and performance, distrust of management, burnout, job stress and increase in cynicism are observed in employees exposed to mushroom management style. Although there is no study on the mushroom management style in the management of nursing services, it is estimated that the mushroom management style is used based on the results of the study that there are problems in participation in the decisions and the performance criteria are not shared with the employees. The purpose of this compilation study; to raise awareness about mushroom management and to make inferences about the place of mushroom management in nursing management.



 
 

LookUs & Online Makale